Türkiye’de biliyorsunuz yeni Anayasa tartışmaları bitmiyor. Hobbes’tan, hatta belki Platon’dan beri süregelen, kapalı toplumcu ve ultra-devletçi anlayışın bize öğrettiği bir denklem var ki buna parmak basmadan edemeyeceğim; daha çok koruma, her zaman daha az özgürlük demektir. Ancak şu an gündemi kaplayan tartışmaların diğerlerinden ayrıştığı çok önemli bir nokta var. . Buna karşın şu günlerde tartıştığımız Anayasa değişikliği, her ne kadar 12 Eylül gibi kilit tarihlerde tekrar “sivilleşme” fenomenini bize hatırlatsa da gündemi kaplayan anahtar kelimenin bu olduğunu söylemek kanımca zordur. Özellikle ‘80 darbesi sonrasındaki sivilleşme döneminde, Anayasa değişikliklerinin anahtar kelimesi “sivilleşme” olmuştur. Bugün Türkiye’de tartıştığımız Anayasa değişikliğinin kilit kelimesi “aile” olmuştur. AKP iktidarının öncülüğünü yaptığı bütün Anayasa değişikliklerinde bu anlatı korundu – belki başkanlık sistemi referandumu dahil.
Hobbes’tan, hatta belki Platon’dan beri süregelen, kapalı toplumcu ve ultra-devletçi anlayışın bize öğrettiği bir denklem var ki buna parmak basmadan edemeyeceğim; daha çok koruma, her zaman daha az özgürlük demektir. Bugün Türkiye’de tartıştığımız Anayasa değişikliğinin kilit kelimesi “aile” olmuştur. Türkiye’de biliyorsunuz yeni Anayasa tartışmaları bitmiyor. Buna karşın şu günlerde tartıştığımız Anayasa değişikliği, her ne kadar 12 Eylül gibi kilit tarihlerde tekrar “sivilleşme” fenomenini bize hatırlatsa da gündemi kaplayan anahtar kelimenin bu olduğunu söylemek kanımca zordur. Ancak şu an gündemi kaplayan tartışmaların diğerlerinden ayrıştığı çok önemli bir nokta var. . AKP iktidarının öncülüğünü yaptığı bütün Anayasa değişikliklerinde bu anlatı korundu – belki başkanlık sistemi referandumu dahil. Özellikle ‘80 darbesi sonrasındaki sivilleşme döneminde, Anayasa değişikliklerinin anahtar kelimesi “sivilleşme” olmuştur.